Hoca Sadeddin Efendi Kimdir?
Hoca Sadettin Efendi, Yavuz’un “müsahibi” (sohbet eden) ünlü tarihçi Hasan Can’ın oğludur. Babasının sarayındaki nüfusunu iyi kullanan Hoca Sadeddin neredeyse Şehzadeler kadar kendini yetiştirdi. Üstelik çok kaliteli bir eğitim sürecinden geçti. Dönemin Padişahı Kanuni, kültüre bilime, ilim adamlarına ve ulemaya verdiği değer sebebi ile kısa sürede şöhret basamaklarına tırmandı.
Şehzade III. Mehmet ve III. Murad’a hocalık yaptığı için Hace-i Sultani ismiyle de anılır. Çeşitli medreselerde hocalık yapmıştır. 1573 yılına kadar; Murad Paşa, Bursa, Yıldırım Beyazid ve Sahn-ı Seman gibi medreselerde sayısız talebe yetiştirmiştir. 1573 YILINDA Şehzade III. Murad’ın hocalığına tayin edilen Hoca Sadeddin III. Murad’ın 8 ay sonra padişah olması üzerine Hoca Sadeddin’inde Serdar-ı Ulema (Bütün ulemaların başı) bu yüksek makama getirildi.
Toplam 5 oğlu olan Hoca Sadeddin çocuklarını da çok iyi bir eğitimden geçirerek kendisi gibi yüksek makamlara getirdi. Esad ve Mehmed efendiler ünlü Sahn-ı Seman medresesinde kadro aldılar. Engin bir bilgi birikimine ve devlet teşkilatı bilgisine sahip olan Hoca Sadeddin sadece ilimle uğraşmamış. Saraydaki siyasi konularla da yakından ilgilenmiştir. Aktif siyasete katılan Hoca Sadeddin, Sokullu Mehmet Paşaya karşı olanlarla iş birliği yapmıştır. III. Mehmet’in Hoçova Savaşını kazanmasında manevi ve siyasi rolünün olduğu söylenmektedir. Ömrünün yarısı bilimle geçen Hoca Sadeddin çalışmalarının ve yazdığı eserlerinin hiçbirinde siyasete yer vermemiştir.
Hoca Sadeddin Efendi’nin Eserleri
Tâcü’t-Tevârih
Tarihlerin Tacı anlamına gelmektedir. Hoca Sadeddin yaşadığı dönemin siyasi olaylarına uzak kalmamasına rağmen kendisini daha çok ilme adayan Hoca Sadeddin Türkçe, Arapça ve Farsça karışımından meydana gelen oldukça ağır bir dille yazdığı “Tâcü’t-Tevârih” isimli eserinde ün yaptı.
Eser doğrudan doğruya Osmanlı Tarihini ilk başladığı Osman Gazi’den başlayarak Kanuni dönemine kadar gelişen olayları anlatan eser. Bilgilerin doğruluğu ve orjinalliği sebebi ile İtalyan, Almanca, Fransızca, İngilizce ve çeşitli Latin dillerine çevrildi. Eserin kendisinden sonraki tarihçileri etkilediği kesindir. Dili ağır olmasına rağmen verdiği bilgilerin doğruluğu, kullandığı üslup ve olayları anlatırken yaptığı tenkitler eserinin değerini artıran başlıca unsurlardır. Osmanlı tarihçilerinin en sık müracaat ettiği kaynaklardır.