KimdirTarih

Sarı Selim Kimdir?

Muhteşem Yüzyıl dizisinden de adını pek çok duyduğumuz Kanuni'nin oğlu Sarı Selim hakkında bilgiler vereceğiz.

Sarı Selim Kimdir? 1524 yılında İstanbul’da doğmuş 1574 yılında yine İstanbul’da vefat edene kadar dedesi Yavuz Sultan Selim Han gibi 42 yaşına kadar 8 yıllık bir hükümdarlık serüveni yaşamıştır.

Selim-i sani ilklerin padişahıdır.İstanbul’da doğup İstanbul’da vefat eden ilk padişahtır. Bu seferlere katılmayıp hayatının büyük kısmını payitahtta geçirmiş olmasından kaynaklanır. Buna bağlı olarak seferlere katılmayan ilk padişah da yine kendisidir.

Sarı Selim Dönemi Kronolojisi hakkında detaylı bilgi almak için bu yazımıza göz atabilirsiniz.

Hayatı

Sultan 2. Selim Han 1542 yılında Konya sancağına çıktığında tahta geçmesine kimse ihtimal vermiyordu. 1544 ve 1558 yıllarında Selim’in Manisa’daki idarecilik yılları ve buradaki faaliyetleri taht için kuvvetli bir aday olmadığını gösteriyordu.

Amasya’da bulunan Şehzade Mustafa, Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk oğlu olması ve sevilen bir şehzade olması nedeniyle pek çok devlet adamı tarafından Kanuni’ye halef olarak görülüyordu. Konya’daki kardeşi Bayezid bile kendisinden daha fazla ilgi topluyordu.

Hürrem Sultan’ın ilk oğlu olan Şehzade Mehmed ise 1543’te Manisa sancakbeyliği sırasında vefat etmişti. Böylece taht için Mustafa, Bayezid ve Selim olmak üzere üç aday mevcut idi.

“Selim-şâh bin Süleyman-şâh Han El-muzaffer dâima”

1553 yılında Şehzade Mustafa’nın babası tarafından boğdurulması, 1561 yılında da Şehzade Bayezid’in çocuklarıyla birlikte öldürülmesinin ardından 1562’de Kütahya’ya sancağa atanan Selim burada tahta çıkacağı günü beklemeye başladı. 1566 yılında babası Kanuni Sultan Süleyman Han Zigetvar seferi sırasında vefat edince 30 Eylül 1566’da tahta cülus etmiştir.

Tahta oturduğu gibi yeniçerilerin baş kaldırısıyla karşılaştı. Kanuni Sultan Süleyman’ın 46 yıllık hükümdarlığında cülus alamayan yeniçeriler, Selim’in tahta çıkışını bir fırsat olarak gördüler ve cülus istediler. Selim 30 Eylül 1566’da İstanbul’da cülus ettiği için tekrar tören düzenlenmesini istemedi. Bu da yeniçeriler arasında huzursuzluğa sebep oldu.

Yeniçerilerin taşkınlıkları sonrası Sokullu Mehmet Paşa’nın tavsiyesine uyan Selim yeniçerinin isteğini yerine getirdi. Yeniçerinin gücünü gören 2.Selim bütün işleri veziriazamına bıraktı.[1] Devlet işlerinden el çekmesine rağmen  Sarı Selim , yapılan ve yapılacak işlerin sürekli takipçisi olmuştur.

8 yıllık hükümdarlık hayatında hiçbir sefere çıkmayan Sultan 2. Selim vaktini İstanbul’da sarayda ve kışın Edirne’de geçirirdi. Yanına topladığı şairler, musikişinaslar ve çeşitli zevk ehliyle birlikte oldu, şehzadelik yıllarındaki eğlence hayatına geri döndü.[2]

Sarı Selim avcılıkta, yay çekmekte fevkalade yetenekliydi. Tenperver, zevk ve sefaya düşkündü. Ulemaya yakındı. Musahibi Celal Bey başta olmak üzere; Durak Çelebi /Nihani, Kara Fazlî, Balî Çelebi, Fîruz, Ulvî, Hatemî gibi 27’den fazla şair, nedim ve sohbet ehli, musiki üstadları meclisine dahildir.

Manzumeleri

Selim’in güzel bazı manzumeleri vardır; bilhassa:

Biz bülbül-i muhrik-i dem-i şekva-yı firâkız
Ateş kesilir geçse sabâ gülşenimizden

Beyti bir divana değer kuvvettedir.[3] Yahya Kemal bu beyit için “Selimiye kadar güzeldir” ifadelerini kullanmıştır.

Çağdaş kaynaklardan olan Busbeq Selim’i şöyle anlatır: ”Tıpkı annesine benzer. Şişmanca, tombul yanaklı, kırmızı yüzlü, zevk ve sefaya düşkün, nazik değil, tembeldir, hiç kimse onu sevmez. “[4]

Yerli kaynaklarımızdan i.H. Uzunçarşılı ise; “orta boylu, kumrala yakın sarışın, gök mavisi gözlü, kumral sakallı, validesine benzer” şeklinde tarif eder.

Selim’in hükümdarlığı sırasında Yemen yeniden fethedilmiş, Almanya ile Kanuni zamanında tesis edilen barış sürdürülmüş, Açe seferiyle Sumatra adasına bağlı Açe sultanlığı Portekiz baskısından kurtarılmış ve Osmanlı’ya bağlanmıştır.

1556 yılında Astrahan Hanlığının Rusya tarafından ilhak edilmesiyle ilk defa Rus tehdidiyle karşı karşıya kalınmış, bu tehdit Don-Volga Kanal projesi ve Astrahan Seferiyle önlenmeye çalışılmış fakat her iki hareket de başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Kıbrıs’ın Fethi

Kıbrıs’ın fethi ayrı bir önem taşımaktadır. Kıbrıs, Venedikli korsanların ticaret gemilerine zarar vermesi, hac yollarını tehdit etmesi gibi sebeplerle Osmanlı için sorun arz etmesine karşın asıl sebep olarak Sultan 2. Selim için bir hükümdarlık sembolü olması açısından fethedilmesi şart olmuştu.
Osmanlı yönetim sisteminde etkili ve köklü vezirler her zaman yeni gelen padişah için sorun teşkil etmiştir.

Çandarlı ailesi örneğinde olduğu gibi veziri azamlar yeniçeri gibi güç odaklarını etrafında toplayarak belirli bir güce sahip oluyorlardı. Bu durum mutlak yönetici padişahın hoşuna gitmeyen bir durumdu. Bu durumdaki yegane çözüm veziriazamı azledip yerine padişah iradesi gereğince birinin koyulması idi.

Fakat bu azl işlemi için padişah güç odaklarını karşısına almamalı, tüm güç odaklarını azimeti altına almalıydı. Fatih Sultan Mehmed ancak İstanbul’u aldıktan sonra Çandarlı ailesini azl etme olanağına erişmişti. Sultan 2. Selim de etkinliğini ancak Kıbrıs’ın fethiyle sağlayabilmiştir.

Sokullu Mehmet Paşa’nın tüm itirazlarına rağmen Sultan 2. Selim Lala Mustafa Paşa komutanlığındaki donanmasıyla Kıbrıs’ı Osmanlı topraklarına dahil etmiştir.

Kıbrıs’ın da alınmasıyla Osmanlı Doğu Akdeniz’de Venedik baskısına son verilmiştir. Kıbrıs’ın alınmasından aşırı şekilde rahatsızlık duyan Hristiyan alemi 243 gemi ve 37.000 kişilik[5] bir kuvvetle haçlı seferi (crusade) düzenleyerek Kıbrıs’ı geri almak için İnebahtı (Lepanto) körfezinde 230 gemi, 25.000 askerlik Osmanlı donanmasıyla karşı karşıya geldi.

Müezzinzade Ali Paşa gibi kara komutanlarının donanmayı yönetmek üzere savaşa katılmaları ve yanlış yönetimleri gibi etkenler donanmanın neredeyse yok olmasına neden olmuştur. Preveze’den beri gelen Doğu Akdeniz’deki Osmanlı üstünlüğü bu savaş ile sona ermiştir.

İnebahtı gibi büyük bir mağlubiyetten sonra bir yıl içinde daha büyük bir donanma meydana getirilmiş ve Akdeniz’de düşman peşine düşmüştür ve Venedik ittifaktan ayrılıp barış istemek zorunda kalmıştır.

Ölümü

Sultan 2. Selim’in vefatı hakkında ise çok farklı söylentiler mevcut olup genel kanı sarayda yeni yaptırdığı hamamı gezerken ayağı kayıp düşmesi üzerine vücudunda oluşan yara dolayısıyla vefat ettiğidir.

Sultan 2. Selim’den bugüne kalan en önemli eser Koca Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii ve Yahya Kemal’in “Selimiye kadar güzeldir” dediği yukarıda yazdığım manzumesidir.

Kaynaklar:
Ömer Faruk Yılmaz, Belgelerle Osmanlı Tarihi, Osmanlı Yayınevi, İstanbul 1999
Stephan Gerlach, Türkiye Günlüğü c.1, Kitap Yayınevi, İstanbul 2007
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi
Mücteba İlgürel, Türkler Ansiklopedisi
Feridun Emecen, İslam Ansiklopedisi
Ogier Chiselin De BUSBECQ, Türk Mektupları, s.190-191

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu