Mevali Nedir?
Mevali terimi özellikle Emeviler döneminde Arap olmayan Müslümanları tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. Kelime kökeni olarak dost, arkadaş anlamındaki vela (ولئ) ve mevladan türeyen mevali (موالي) kelimesi zaman içinde değişik anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır. Temel olarak 3 çeşit mevalilik vardır. İlki mevali’l atakadır.
Savaş esirlerinin daha sonra azad edilmesi ile sahiplerinin dostu olması gibi bir anlama gelir. İkinci bir tür mevali’r rahimdir. Bu akrabalık yoluyla bir kabilenin mevlası olmayı ifade eder. Üçüncü ve en çok üzerinde duracağımız kısım Mevali’l İslam’dır. Fethedilen bir şehrin veya bölgenin halkının Müslüman olması, topluma dâhil olan bu insanların Mevali tabakası içinde dâhil olmasına yol açtı.
Bunun sebebi Arap kültüründe topluma dışarıdan katılan insanların ancak bir kabile ile velâ akdi imzalanmak suretiyle kabulünü öngördüğünden kaynaklanır. Mevali olgusu aslında Arap vatandaşlık sisteminin bir parçasıdır. Antik Yunan’da da buna benzer bir sistem vardı fakat orada köleler zor da olsa topluma tam entegre olabiliyorlardı. Fakat çöl kültürünün getirdiği niteliklerin de etkisiyle Arap kabile sistemi dışarıdan topluma girişi imkânsız hale getirmiştir.
Emeviler püritanist bir şekilde Arap yönetim yapısını tüm İslam Devleti üzerinde aynen uygulama yoluna gittiler. Dolayısıyla fethedilen bir şehirdeki Müslüman ahali nüfusun artmasıyla birlikte belirli bir kabileye mevali olamadığı için tüm devletin mevalisi olmak zorunda kaldı. Bu da birtakım sorunları beraberinde getirmiştir.
Mevali Ne Anlama Gelir?
Öncelikle Arap olmayan Müslümanların orduya katılamaması önemli bir sorundur. Bilindiği üzere cizye vergisi askerlik yapmamaları karşılığında gayrı Müslimlerden alınmaktaydı. Mevaliler de askerlik yapmadıklarından ötürü zaman zaman bu vergiyi ödemekle yükümlü kılınmışlardır. Özellikle Haccac’ın mali sıkıntıyı gidermek için Horasan’da, yani Arap nüfusun düşük olduğu bu coğrafyada Müslümanlara getirdiği ekstra vergiler büyük tepkiye ve isyanlara sebep olmuştur. Burada ordu derken kast ettiğimiz devletin asıl gücünü oluşturan merkez ordudur.
Zira kuzey Afrika ve Horasan taraflarında eyalet askerleri sistemine benzer şekilde Mevalilerin kurduğu ordular vardır. Bunun en güzel örneği aslen Berberi olan Tarık Bin Ziyad’ın kurduğu ve Endülüs’ü fethettiği ordudur. Bu güçlerin böyle etkinlik göstermeleri de şüphesiz merkezi otoriteden uzak olmalarından kaynaklanır.
Bu korumacı tavır sadece ordudan değil yönetim kademelerinden de Arap olmayanların uzak durmalarına sebep olmuştur. Bu sebeple, ilimle iştigal etmeye başlayan Mevaliler çok sayıda önemli âlim ve düşünürler yetiştirmişler, ilerleyen yıllarda İslam düşüncesinin gelişiminde ve yayılmasında öne geçmişlerdir.
Mevali Politikası
Mevali Politikası sırf milliyetleri yüzünden sıkıntılar çeken Mevaliler doğal olarak iktidar karşıtı grupların yanında yer almışlardır. Bu dönemde en muhalif grup olarak göreceğimiz Ehl-i Beyt yanlıları, isyanlarında Arap olmayan halktan teveccüh görmüşler ve desteklenmişlerdir. Örneğin Taifli bir Arap olan Muhtar’ın isyanına neredeyse tamamı mevali olan insanlar yardım etmişlerdir.
Hakeza Kuzey Afrika’da çıkan Hz. Ali yanlısı hareketler de Berberi Müslümanların katılımıyla gerçekleşmiştir. Günümüzde bile Şia hareketinin gayrı Arap coğrafyalarda yayılma göstermesinin sebebi olarak bu tarihi arka plan gösterilir. Bazı araştırmacılar Arap karşıtı Şuubiye hareketinin kökeninde de Emeviler’in milliyetçi politikalarının yattığını söylerler.
Mevali Sisteminin Çöküşü ve Abbasiler
Toplumda gözle görülür şekilde huzursuzluk yaratan Mevali sorununa Emeviler döneminde münferit olsa da bazı çareler aranmıştır. Özellikle Ömer bin Abdülaziz bu sistemi egale etmeye çalışmış fakat başarılı olamamıştır. Ebu Müslim önderliğinde gerçekleşen isyanların ardından Emevi iktidarının nihayet bulması ve Abbasileri başa geçmesi Mevaliler açısından önemli bir dönüm noktasıdır.
Zira Ebu Müslim de bir Mevalidir ve isyanın ana iskeleti Arap olmayan Müslümanlardan oluşur. Arap milliyetçiliği üzerine kurulan Emevi saltanatının çökmesi Abbasilerîn aynı politikayı yürüterek devleti idame ettirmelerini imkânsız hale getirmiştir. Abbasiler de din olgusunu kullanarak bir üst kimlik oluşturdular ve halkı bu çatı altında birleştirmeye çalıştılar. Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat diye tabir edilen bu Ortodoks yapı Arap olmayan insanların da rahatlıkla devletin üst kademelerinde görevler alabilmesine olanak sağlamıştır.
Daha önce merkez orduya giremeyen Mevaliler, özellikle Halife Mu’tasım zamanında kurulan ve Türklerden oluşan muhafız ordusu ile askeri yapının merkezine yerleşmeyi başarmışlardır. Abbasi Devrimi Müslümanlar içerisindeki ırka dayalı sınıfsal yapıyı sona erdirmiş, Mevali olgusu da nihayet bulmuştur.